AKöle Kitabeti
ile ilgili açıklama: Ruyani
şöyle der: (Kölenin çalışarak kendi değerini ödemek konusunda efendisiyle
anlaşarak özgürlüğüne kavuşmasını sağlayan) kitabet, İslam dinine özgü bir
kurumdur. İslam öncesi dönemde böyle bir uygulama yoktu ve bilinmiyordu. Ama
diğer alimlerin sözlerinden bunu anlamak hayli zordur. Mesela İbnü't-Tın de
şöyle kaydeder: Kitabet İslam öncesi dönemde yaygın bir adetti. Hz. Nebi
(s.a.v.) bu uygulamayı devam ettirdi.
İbn Huzeyme, Berire ile ilgili hadisi değerlendirirken şöyle demiştir:
"Berire'nin, İslam döneminde kendisiyle ilk kitabet sözleşmesi yapılan
cari ye olduğu söylenir. Araplar İslam öncesi dönemde Medine'de köleleriyle
kitabet sözleşmesi yapıyorlardı. İslam döneminde kendisiyle ilk kitabet
sözleşmesi yapılan köle Selman'dır. Bunu Buyu (Alışveriş) bölümünde
"Müşriklerle alışveriş" konusunda zikretmiştik.
İbnü't-Tin İslam döneminde kendisiyle kitabet
sözleşmesi yapılan ilk kölenin Ebu'l-Müemmil olduğunu ve Hz. Nebi s.a.v.'in
"Ona yardımcı olun" buyurduğunu; ilk cariyenin ise Berire olduğunu
nakleder. Nitekim Berire ile ilgili hadis bu bölümün konuları arasında ileride
gelecektir. Hz. Nebi'in vefatından
sonra kitabet sözleşmesi yapılan ilk köle ise Hz. Ömer'in azatlısı Ebu Ümeyye,
sonra Hz. Enes'in azatlısı Slrln'dir.
Kitabet sözleşmesi farklı şekillerde tanımlanmıştır. Bu tanımlardan en
güzeli "Kölenin azat olmasını özel bir bedel şartına bağlamaktır."
باب: إثم
من قذف
مملوكه. وباب:
المكاتب،
ونجومه في كل
سنة نجم.
1. MÜKATEB KÖLE HER YIL BİR TAKSİT ÖDER
وقوله:
{والذين
يبتغون
الكتاب مما
ملكت أيمانكم
فكاتبوهم إن
علمتم فيهم
خيرا واتوهم
من مال الله
الذي آتاكم}
/النور: 33/.وقال
روح، عن ابن
جريج: قلت
لعطاء: أواجب
علي إذا علمت
له مالا أن
أكاتبه؟ قال:
ما أراه إلا واجبا.
وقاله عمرو بن
دينار. قلت
لعطاء: تأثره عن
أحد، قال: لا.
ثم أخبرني: أن
موسى بن أنس
أخبره: أن
سيرين سأل
أنسا
المكاتبة،
وكان كثير المال
فأبى، فانطلق
إلى عمر رضي
الله عنه
فقال: كاتبه،
فأبى، فضربه
بالدرة ويتلو
عمر: {فكاتبوهم
إن علمتم فيهم
خيرا}. فكاتبه.
"Ellerinizin altında bulunanlardan (köle ve cariyelerden)
mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabiliyet ve
güvenilirlik) görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu
malından siz de onlara verin"[Nur 33]
Ravh, İbn Cüreyc'ten nakletmiştir: İbn Cüreyc şöyle der: Ata'ya
"Kölemin malı olduğunu bildiğim zaman onunla mükatebe yapmam farz olur
mu?" diye sordum. "Zannetmem ki farzdan başka bir şeyolsun!"
diye cevap verdi.
Amr İbn Dinar da şöyle demiştir: Ata'ya "Buna dair kimseden
bir haber nakledebilir misin?" diye sordum. "Hayır" dedi. Sonra
Musa İbn Enes'in, Sirin hakkında kendisine şöyle bir haber naklettiğini
anlattı: Sirin, Hz. Enes ile mükatebe sözleşmesi yapmak istemişti. Çok malı
vardı. Hz. Enes buna yanaşmadı. Sonra Sirin durumu Hz. Ömer'e iletti. Hz. Ömer
Enes'in onunla mükatebe sözleşmesi yapmasını söyledi. Hz. Enes yine yanaşmadı.
Bunun üzerine Hz. Ömer elindeki kırbaçla ona vurarak "eğer kendilerinde
bir hayır görüyorsanız hemen mükatebe yapın" ayetini okudu. Bunun üzerine
Hz. Enes onunla mükatebe sözleşmesi yaptı.
وقال
الليث: حدثني
يونس، عن ابن
شهاب: قال عروة:
قالت عائشة
رضي الله عنها:
إن
بريرة دخلت
عليها
تستعينها في
كتابتها، وعليها
خمسة أواق،
نجمت عليها في
خمس سنين، فقالت
لها عائشة
ونفست فيها:
أرأيت إن عددت
لهم عدة
واحدو،
أيبيعك أهلك
فأعتقك، فيكون
ولاؤك لي؟
فذهبت بريرة
إلى أهلها،
فعرضت ذلك
عليهم،
فقالوا: لا،
إلا أن يكون
لنا الولاء،
قالت عائشة
فدخلت على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فذكرت
ذلك له، فقال
لها رسول الله
صلى الله عليه
وسلم:
(اشتريها
فأعتقيها،
فإنما الولاء
لمن أعتق). ثم
قام رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فقال: (ما
بال رجال
يشترطون
شروطا ليست في
كتاب الله، من
اشترط شرطا
ليس في كتاب الله
فهو باطل، شرط
الله أحق وأثق).
[-2560-] Aişe r.anha'dan rivayet edilmiştir: Berire, Aişe r.anha'ya geldi
ve kitabet bedelini ödemesi için ondan yardım istedi. Borcu beş ukiyye idi ve beş yıla dağıtılmıştl. Hz. Aişe ona
sahip olmak istedi ve "Sahiplerine ben bu bedeli peşin ödesem, seni bana
satsalar, ben de seni az at etsem vevela hakkın bana ait olsa olur mu?"
dedi. Berire sahiplerine gitti ve bu teklifi' iletti. Sahipleri "Hayır,
vela hakkın bize ait olursa ancak öyle" dediler. Hz. Aişe şöyle anlatıyor:
Allah Resulü'nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanına girdim ve olayı ona
anlattım. Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Sen onu
satın al ve azat et. Vela hakkı ancak azat edene ait olur" buyurdu, sonra
cemaat içinde doğruldu ve: "Bazıları niye Allah'ın kitabında olmayan
şartlar koşuyorlar! Bir kimse, Allah'ın kitabında yeri olmayan bir şart koşarsa
bu şart geçersizdir. Allah'ın şartı uyulmaya daha layık ve daha sağlamdır"
buyurdu.
AÇIKLAMA: Kitabet taksiti, mükatep kölenin belirli
periyotlarla sahibine ödediği belirli miktardaki maldır. Arapçada buna (yıldız
anlamında) "necm" denir. Bu adlandırmanın çıkış sebebi şudur: Araplar
ticari işlemlerini yıldızın doğmasına ve yörüngelerine göre düzenlerlerdi.
Çünkü sayılarla işlem yapmayı bilmezlerdi. Borçlanan kişi, "falanca yıldız
doğduğu zaman senin borcunu öderim" derdi. Bundan dolayı bu vakitlere
(yıldızlar anlamında) "nücum" denilmiştir. Sonra belirli periyotlarla
ödenen mala "necm" denmiştir.
Buhari'nin başlığından kitabet 'sözleşmesinde bedelin taksitlere
bağlanmasının şart olduğu anlaşılmaktadır ki Şafii'nin görüşü de budur.
Buhari Hz. Ömer'in uygulamasından, köle talep ettiği zaman
kitabet sözleşmesi yapmanın ona göre farz olduğu sonucunu çıkarmıştır. Çünkü
Hz. Ömer'in Hz. Enes'i bu teklife yanaşmadığından dolayı birazcık dövmesi bunu
gösterir. Ancak bundan kesin olarak bu sonuç çıkmaz. Çünkü Hz. Ömer'in onu
güçlü bir mendubu terk ettiği için dövmüş olması da mümkündür.
باب: ما
يجوز من شروط
المكاتب، ومن
اشترط شرطا
ليس في كتاب
الله.
2. KİTABET SÖZLEŞMESİNDE KOŞULABİLECEK ŞARTLAR
فيه ابن عمر،
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم.
"Her kim Allah'ın kitabında olmayan bir şart koşarsa ...
" Bu konuda İbn Ömer'den rivayet edilmiş bir hadis vardır.
حدثنا
قتيبة: حدثنا
الليث، عن ابن
شهاب، عن عروة:
أن
عائشة رضي
الله عنها
أخبرته: أن
بريرة جاءت
تستعينها في
كتابتها، ولم
تكن قضت من
كتابتها
شيئا، قالت
لها عائشة:
ارجعي إلى
أهلك، فإن حبوا:
أن أقضي عنك
كتابتك ويكون
ولاءك لي فعلت.
فذكرت ذلك
بريرة لأهلها
فأبوا،
وقالوا: إن شاءت
أن تحتسب عليك
فلتفعل،
ويكون ولاؤك
لنا، فذكرت
ذلك لرسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
فقال لها رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: (ابتاعي،
فأعتقي،
فإنما الولاء
لمن أعتق). قال:
ثم قام رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فقال: (ما بال
أناس يشترطون
شروطا ليست في
كتاب الله، من
اشترط شرطا
ليس في كتاب
الله فليس له،
وإن شرط مائة
مرة، شرط الله
أحق وأوثق).
[-2561-] Urve'den rivayet edildiğine göre Aişe r.anha şöyle anlatmıştır: Berire
Hz. Aişe'ye gelmiş ve kitabet bedelini ödemesi için yardım istemişti. Henüz
kitabet bedelinden hiç taksit ödememişti. Hz. Aişe ona: "Sahiplerinin
yanına git. Senin kitabet bedelini ödememi ve vela hakkının bana ait olmasını
kabul ederlerse bunu yaparım" dedi. Berire bu teklifi sahiplerine
ilettiğinde teklife yanaşmadılar ve "Allah rızası için satın alıp azat
etmek istiyorsa ücretini ödesin, ama vela hakkın bize aittir" dediler.
Aişe diyor ki: Bunu Allah Resulü'ne anlattım. Allah Resulü
"Satın al ve azat et. vela hakkı azat edene aittir" buyurdu. Sonra
oturduğu yerde cemaat içinde doğruldu ve "Bazıları niye Allah'ın kitabında
yeri olmayan şartlar koşuyorlar. Her kim Allah'ın kitabında olmayan bir şart
koşarsa bunun hiçbir geçerliliği yoktur; isterse böyle yüz şart koşsun.
Allah'ın şartı uyulmaya daha layık ve daha sağlamdır" buyurdu.
حدثنا
عبد الله بن
يوسف: أخبرنا
مالك، عن نافع،
عن عبد الله
ابن عمر رضي
الله عنهما
قال: أرادت
عائشة أم
المؤمنين أن
تشتري جارية
لتعتقها،
فقال أهلها:
على أن ولاءها
لنا، قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: (لا
يمنعك ذلك،
فإنما الولاء
لمن أعتق).
[-2562-] Abdullah İbn Ömer r.a.'den rivayet edildi, dedi ki: Aişe r.anha
azat etmek düşüncesiyle bir cariyeyi satın almak istemişti. Cariyenin
sahipleri "Vela hakkı bize ait
olmak şartıyla olur" dediler. Bunun üzerine Allah Resulü Berire: "Bu
şart seni engellemesin. Çünkü vela hakkı azat edene aittir" buyurdu.
AÇIKLAMA: "Şurut" (Şartlar) bölümünde geleceği
üzere, "Allah'ın kitabında olmayan" ifadesi, Allah'ın kitabına aykırı
olan demektir.
İbn Battal şöyle der: Burada "Allah'ın kitabı", Allah'ın
hükmü demektir ki Kur'an'ı, sünneti ve icma'ı kapsar. İbn Huzeyme ise şöyle
demiştir: "Allah'ın kitabında olmayan" ifadesi, Allah'ın hükmünde
caiz veya farz olmayan demektir. Yoksa Allah'ın kitabında bulunmayan bir şart
koşulduğu zaman her ne olursa olsun geçersiz olacağı anlamında değildir. Çünkü
alışverişte kefil şart koşulabilir ve bu şart geçersiz olmaz. Satım bedelinde
bazı nitelikler veya taksitler vb. şartlar koşulabilir. Bu da geçersiz olmaz.
Kurtubi ise şöyle kaydeder: "Allah'ın kitabında olmayan"
ifadesi, genel hatlarıyla veya ayrıntılı olarak Allah'ın kitabında meşru
kılınmamış olan, anlamındadır.
Bunun anlamı şudur: Mesela bazı hükümlerin ayrıntısı Allah'ın
kitabından elde edilebilir, abdest gibi. Bazı hükümlerin ise ayrıntısı yoktur ama
genelolarak Allah'ın kitabından elde edilir, namaz gibi. Bazı hükümlerin ise
esas (asıl) oldukları belirlenmiştir. Kur'anın sünnet ve icma'ın ve doğru
kıyasın asıl delil olduğunu göstermesi gibi. Bu asli delillerden ayrıntılı
olarak elde edilen bütün hükümler Kur'an'dan genel hatlarıyla elde edilir.
"isterse böyle yüz şart koşsun.. " Allah'ın kitabında
yeri olmayan bir şartı pekiştirrnek için, kişi yüz defa tekrar da etse koştuğu
şart geçersizdir. Kurtubi bu hususta şöyle der: Bu ifade mübalağalı bir anlatım
için olup ve şu anlama gelmektedir: Meşru olmayan şartlar sayıca çok da olsa
geçersizdir.
Bu ifadeden meşru şartların geçerli olduğu sonucu çıkar. Nitekim
Şurut (Şartlar) bölümünde bu belirtilecektir. (2718.hadis)